Bu sloganı hatırlayacaksınız. Gazetemiz Yeni Şafak'ın reklâm kampanyasının etkileyici sloganıydı. Radyo ve televizyonlarda yayınlandı. Gazetemizin promosyon olarak verdiği Muhammed Esed'in "Kur'an Mesajı" isimli kitabının tanıtım sloganıydı. Gazetemizin basındaki psikolojik sınırı aşmasına zemin hazırlayan bu etkileyici reklâmın hazırlayıcısı aslında içimizden biriydi. Gazetemizin patronuna onu ben tavsiye etmiştim. 1999'dan 2007'ye kadar, Yeni şafak gazetesinin okurlarına kültür hizmeti olarak sunduğu armağan kitaplara ilişkin olarak ardı ardına pek çok reklâm kampanyası gerçekleştirdi. Bana göre hayli genç fakat benden daha yetenekli olduğunu itiraftan kaçınmayacağım bu değeri, bundan 19 yıl önce haftalık Yörünge dergisini yayınlamaya başladığımda tanıdım. Dergiyi ziyarete geldiğinde henüz 24 yaşında bir gençti ama kısa sohbetimizden sonra ondaki madeni keşfetmiş ve tereddütsüz dergide çalışması için teklifte bulunmuştum. Kabul etmedi. Birkaç ay sonra tekrar geldi ve teklifimin devam edip etmediğini sordu. Hemen işe başlattım. Onun gibi gözlerindeki pırıltıyı yakaladığım çok sayıda gencin basına kazandırılmasında sorumluluk üstlenmekten çekinmedim. Benim yurt içinde ve yurt dışında yaptığım çalışmalar sırasında dergiyi başarıyla yöneten bu değerli gazeteci-yazar, birçok gazete, dergi ve televizyon programında fevkalade başarılı projelere imza attı. Yeni Şafak gazetesinin kuruluş dönemindeki ilk istihbarat şefi de oydu. Büyük rating toplayan çok sayıda tv programının editörlüğünü ve metin yazarlığını yaptı. Özel haber muhabirliği döneminde gazetemizde ardı ardına yayımlanan, "dinî hurafeler"e ilişkin haberleri kamuoyunda büyük bir ilgiyle karşılandı. "Kaptan Cousteau'nun Müslüman olması", "Astronot Neil Armstrong'un Ay yolculuğunda ezan sesi duyması", "İnternet âlemini birbirine katan cin fotoğrafı" ve "Firavunun secde eder vaziyetteki mumyası" gibi, yıllar içinde anlatıla anlatıla inançlı insanların arasında genel kabul görür hale gelmiş çeşitli yalan-dolanları ve buna benzer asılsız hikayeleri delilleriyle birlikte kamuoyuna deşifre ettiği bu gibi "uyandırıcı" haberlerden sonra, medya çevrelerinde "efsane avcısı" lâkabıyla anılmaya başlandı. 2005 Kasım'ından itibaren de sinema editörü ve köşe yazarı olarak hizmet vermeye başladı. İltifat olsun diye söylemiyorum bir gerçeği hatırlatmak için söylüyorum, Türk basınının en kişilikli sinema sayfası onun hazırladığı "Yeni Şafak-Sinema" sayfasıdır. Yeni Şafak yönetimini de bunun için kutluyorum. İlk dönemlerde bu sayfa, sinema haberciliğinde ve yazarlığında yıllar yılı tek tip bir dile, tek tip bir tavra alışmış bulunan sol kesimleri müthiş rahatsız etti. Ancak, onun "meslekî ikbal"i değil gençliğin ruh sağlığını ve maneviyatını gözeten bu tutumu, zamanla mesleki çevrelerde saygı görmeye başladı ve kendisini çok yakından takip eden önemli bir okuyucu kitlesi oluşturdu. Böylelikle, ilk dönemlerde onu düşmanca bir tutumla karşılayan sinema sektörü de zaman içinde kendisinin sinema yazarlığı dünyasındaki ciddiyetini ve ağırlığını kabul etmek zorunda kaldı. Bir süre devam eden dışlama ve aforozdan sonra bileği öyle kolay bükülemeyeceği anlaşılarak, her türlü mesleki organizasyona davet edilir ve katılır oldu. Sadece bir örnek, 2005'den bu yana 20 dolayında film festivaline jüri üyesi olarak davet edildi. Amacı da kendi ifadesiyle "Anadolu'nun derinliklerinden kopup gelecek yeni bir Müslüman sinemacılar kuşağının yetişmesine katkıda bulunmak…" En büyük hayali ise Türk sinemasına 80 yıldır egemen olan tek boyutlu bakış açısı ve çarpık zihniyetin alttan gelen bu inançlı sinemacı dalgasıyla kırılarak, karşısında hayata farklı bir perspektiften bakan yetenekli bir kuşak bulması. Özelliklerinden çok kısa bir bölümünü anlattığım, gazeteci, köşe yazarı, sinema tarihçisi, kısa film, reklâm ve belgesel yönetmeni, reklâm metin yazar ve gazetemizin sinema sayfası editörü Ali Murat Güven'dir. Birkaç haftadır gazetede yazılarına rastlayamadığım Ali Murat meğer ciddi bir ameliyat geçirmiş. Böylesi önemli bir sağlık sorununda yanında olamadığım için ona geçmiş olsun demenin en iyi yolu budur diye düşündüm. Mütedeyyin camianın eşine ender rastlanan değerlerinden biri olan Ali Murat'a tekrar geçmiş olun diyor, acil şifa sağlık ve afiyet diliyorum. Hani son yazımda insanları hayatlarındayken takdir etmek lazım demiştim ya bu yazı işte o kabilden olsun. Resul Tosun |
25 Nisan 2009 Cumartesi
"Onlar İslâm'ı Babalarından Öğrenmediler"
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder