11 Eylül'e uzanan süreçte, Türkiye-Afganistan hattında bir olaylar dizisini perdeye getiren Kelebek adlı filmde adeta kraldan fazla kralcı davranılıyor. Türk sinemasında son yıllarda görülen cüretli konulara el atma konumu en son Cihan Taşkın'ın yönettiği Kelebek filmiyle devam etti. Teknik problemlerini büyük ölçüde halleden sinemamız, sıra tema ve muhtevaya geldiğinde hala tutarlı bir temele oturabilmiş değil. Film, alışageldik kurgu yapısını zorlasa bile bünyesine hakim olan ruhun oldukça gelgitlere sahip olması nedeniyle beklentimizi karşılamayan bir çalışma oldu. 35 mm'nin görkemli görüntü gücüne rağmen yakın planın çok fazla kullanılmasıyla yer yer dizi mantığına ve klip ve reklam estetiğine yaslanan bir görünüm sergiliyor.
1990'lardan 11 Eylül'e uzanan süreçte, Türkiye-Afganistan hattında bir olaylar dizisinin perdeye getiren filmde, Afganistan'da hizmet yapan bir grup Türk'ün Afganlılarla ilişkisinde, El Kaide örgütüne alternatif bir eğitim çalışmasının faziletleri dile getiriliyor. Ancak bu yapılırken öylesine bir tavır ortaya konuyor ki, neredeyse olanlardan El Kaide adına Amerika'dan özür dileniyor ve 11 Eylül olayıyla ilgili bütün olgular müphemliğini korurken, bu tedhiş olayı İslam'ın bir tür yorumuna ihale ediliyor. Amerikan sineması bile bu olayla ilgili bu kadar açık mesajlı bir film ortaya koymamışken, Türk sinemasından bir örnek adeta kraldan fazla kralcı olarak davranıyor, üstelik bunu yaparken temellendirmeleri hiç de ikna edici olamıyor.
KAOTİK BOHÇA OLMUŞ Baştaki hikmet ve bilgelik dolu Mevlevi ayini sahnelerinin seyirciye verdiği vecd hali, sonrasında aynı düzlemde devam edememekte ve kahramanının ruh dünyasındaki travma filmin bütününe nüfuz etmekte ve iki buçuk saate varan sarkıp giden anlatım yapısıyla, seyirci her an filmin bitmesini gözlemektedir. El-Kaideci grubun başındaki kişinin aşırı karikatürize karakterize edilişi, iki oğul, bir babadan oluşan bir ailenin bir doktor bulmak uğruna ta Afganistanlara kadar gidişi, yurtdışına çıkacak silahlı bir gruba 'Ama silahlarınızı burada bırakacaksınız' gibi komik talimatlar filmin senaryosunda da ciddi handikaplar olduğunu gösteren birkaç misal. Senaryo için çok kafa patlatıldığı hissi ortaya çıkmakta ancak gereğinden çok olgunun senaryoya harmanlanmasıyla ortaya kaotik bir bohça çıkmış.
Filmi gerçekleştiren ekibin aslında istişare düsturuna yakın durması projeye çok şey kazandırabilirdi ve film perdeye yansımadan hiç olmazsa kaba kurgu aşamasında değişik mahfillerin tecrübesine müracaat edilebilirdi. Sinema sanatı, uzun ve soluklu bir kendini verişe, gerek seyretmeyle gerekse okumalarla geçmesi gereken bir sürece muhtaç bir uğraşıdır. Estetik bir duygu ve duyarlılık, belli bir zihniyet yapısıyla içi dolu olarak yoğrulduktan sonra ancak sağlam yapılı eserler verilebilecektir. Türk sinemasının kendinden emin bir tevazuya ihtiyacı var zannediyoruz. 02.05.2009 İhsan Kabil timeturk.com |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder