Derviş Zaim bu filmle birkaç festivalde en iyi yönetmen seçildi. Oysa filmin galiba hiç en iyi film ödülü yok. Nasıl oluyor bu? Sanırım şundan: Yönetmenin dehaya yakın başarısı apaçık, ama film en hafif deyimiyle şaşırtıcı. Kendi adıma tadına varmak, hatta gerçek anlamda kavramak için üç kez izlemem gerekti! Zaim bir kez daha tarihe ve Osmanlı uygarlığına olan ilgisini gündeme getiriyor, yazıp yönettiği bu son derece özgün filmle... 13. yüzyılda Moğol istilası altında inleyen Anadolu'da, Konya yakınındaki Tuz Gölü'ne Allah'ın adını yazmak isteyen dönemin ünlü hat ustası Malik Hoca, son noktayı koymak üzereyken, mürekkebin bitmesi üzerine bunu yapamıyor. Ve çırağını mürekkep aramaya yolluyor. Çünkü 'noktayı öğrenmek, hattı öğrenmektir'. Sonra gölün beyazına dalan kamera bizi neredeyse 800 yıl sonrasına, günümüze getiriyor. Tuz Gölü kıyısında, bu kez hapisten yeni çıkmış 'hat talebesi' Ahmet ve yakın arkadaşı Selim'i tanıyoruz. Ahmet, Selim'in ısrarıyla Malik Hoca'nın kaleme aldığı çok değerli bir Kuran-ı Kerim'i satma işine bulaşıyor. Ama karmaşık entrikalar sonucu bu satış tehlikeye giriyor ve iki kafadar, kendilerini iki katille baş başa buluyor. 75 dakikalık Nokta, öncelikle biçimiyle şaşırtıyor. Zaim, ortalama beşer dakikalık çekimlerle oluşturmuş filmini... Bu tek çekimler kameranın toprağa, göle veya bulutlara dalmasıyla birbirine bağlanıyor. Ve böylece tam bir devamlılık duygusu yaratılıyor. Yıllar önce Rus yönetmen Aleksander Sokurov'un ünlü Rus Hazine Sandığı filminde kullandığı bu yöntem sayesinde... Ana tema, kaligrafi veya hat sanatı ve bu sanatın sekiz yüzyıl sonra bile insanların yaşamını etkilemesi. Çünkü 'inanmayan kişi, iyi yazı yazamaz'. Ama öte yandan, işlenen bir suç ve onun getirdiği vicdan azabı da var. Hikâyenin genel mistik yaklaşımı, filmde modern (ama yer yer de egzotik) bir kara-film tarzında sunuluyor. Özellikle hat tutkunu ama pis işlere karışmış olan Ahmet, olayların gelişmesiyle giderek hayatı kayan tipik kara-film kahramanını simgeliyor. Olaylar giderek çığrından çıkar ve Ahmet dönülmez yollara saparken, onun için üzülüyoruz. Tüm bu maceranın Tuz Gölü'nün bembeyaz fonunda yaşanmasıysa, filmin en özgün yanlarından ve en parlak görsel buluşlarından biri. "Allah iyi niyetliyse kötülük niye var?" diye soran kahramanıyla, film felsefi düşünceye, özellikle Sufi anlayışa yaslanıyor. Kara-film yanıysa, özellikle gerçek anlamda bir sonuca bağlanmayan finalle biraz havada kalıyor. En azından bu tür filmlerin özel meraklıları için... Yine de çok kendine özgü ve farklı bir film bu. Ercan Yılmaz'ın görüntüleri ve Mazlum Çimen'in müziğiyse övgü ötesi... Yönetim ve senaryo: Derviş Zaim Görüntü: Ercan Yılmaz Müzik: Mazlum Çimen Oyuncular: Mehmet Ali Atilla Dorsay |
11 Mayıs 2009 Pazartesi
Bembeyaz fonda kapkara film
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder