İslâm dünyasının zengin tarih ve kültür birikimini Batı’ya sinema diliyle anlatabilen özel bir insandı Mustafa Akad. Plânlarını gerçekleştirebilseydi İstanbul’un Fethi’ni, Haçlı Seferleri’ni ve Endülüs’ün İslâm çatısı altındaki bir arada yaşama tecrübesini beyazperdeye aktaracaktı. Türkiye’de Ramazan ayıyla özdeşleşen Çağrı filmi, yetmişli yıllarda çekildikten sonra çok sayıda ülkede izleyiciyle buluştu. Büyük bir heyecan dalgasıyla karşılanan film, binlerce kişinin İslâm hakkında fikir sahibi olmasına da vesileydi. Müslümanlar için de imanlarını tazelemek adına bir imkân… Çeşitli ülke televizyonlarında yayınlanan film, üniversiteler ve video kulüplerinde hâlâ büyük ilgi görüyor. Peki, Holivud sinemasında yıllarca tek başına varlığını idame ettiren yönetmen, bu projesini hangi aşamalardan geçerek hayata geçirmişti?Mustafa Akad, Suriye’nin Halep şehrinde doğar. Daha çocuk yaşlarda Holivud’da yönetmen olmayı kafasına koyar. Lâkin yaşadıkları kentte hiç kimse, maddî yönden orta hâlli Akad’ın bu niyetini ciddiye almaz. Gümrükte bir devlet memuru olan babası bir gün Akad’ı karşısına alır ve “Eğer gerçekten gitmek istiyorsan benden hiçbir yardım bekleme.” diyerek oğlunu uyarır. Oysaki Mustafa Akad kararını çoktan vermiştir. 1954 yılında, on sekiz yaşına geldiğinde bir hocasının yönlendirmesiyle UCLA’ya kaydını yaptırır. Oğlunu Amerika’ya uğurlamak üzere havaalanına giden babası, Mustafa Akad’ın bir cebine iki yüz dolar, diğerine ise bir Kur’an-ı Kerim nüshası koyar. “Sana verebileceklerim sadece bunlar.” diyerek evlâdını bilmediği uzun bir yolculuğa uğurlar. En iyi film programlarına sahip UCLA’da dört yıl eğitim alan Akad, 1958 yılında mezun olur. Bu eğitimi yeterli görmeyerek üç yıl sürecek mastırını yapmaya karar verir. Eğitim sürecinin ardından Mustafa Akad’ı zor günler beklemektedir. Birçok film şirketine, reklâm ajansına iş başvurusunda bulunmasına rağmen olumlu cevap alamaz. Nihayet, Cezayir’deki devrim hakkında bir film çalışması için sözleşme imzalar. UCLA’dan bir tanıdığı, bölgenin diline hâkimiyeti nedeniyle projeye Akad’ı tavsiye etmiştir; fakat aynı dönemde Cezayir’in özgürlüğe kavuşmasıyla film plânları iptal olur. Bunun üzerine aynı arkadaşı Mustafa Akad’a farklı bir öneride bulunur. Yedi yıllık eğitiminin ardından senaryo yazabileceğini söyler; ama bunun karşılığında para kazanmayacağını da ekler. Akad, teklifi kabul eder; ama yapmak istediğinin gerçekten bu olup olmadığı konusunda da zihninde soru işaretleri taşır. Sonunda üç ayrı televizyon kanalına Afrika, Asya, Avrupa ve Amerika’da yaşayan yabancı öğrencilerin hayatlarıyla ilgili bir sunuş hazırlar ve böylece profesyonel hayata ilk adımını atar. El-Ezher’den Fetva Bu çalışmalarıyla geçimini sağlayan yönetmen, bir dönem sonra İslâm’ı anlatan bir film yapma ihtiyacı hisseder. İslâm ile sinemanın çatışmayacağına inanan Akad’a göre sinema, derdini anlatabileceği en iyi araçtır. Önce belgesel çekmeyi düşünür, daha sonra ise uzun metrajlı filmde karar kılar. Bunun için gerekli finansı da Arap dünyasından sağlayacaktır. Teklif sunduğu şirketler projeyi kabul eder; fakat bazı şartlar dâhilinde… İlk olarak Hz. Muhammed’in hayatını çekmesi söylenir. Bu görüntülerde kesinlikle peygamberin yüzü gösterilmeyecektir. Ayrıca filmin çekim senaryosu da El-Ezher Üniversitesi tarafından onaylanacaktır. Akad, şartları kabul eder. Filmde, İslâm âlimleri onay vermediği için sadece Hz. Muhammed’in değil, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali’nin yüzleri de gösterilmeyecektir. Bu nedenle başrolde Hz. Hamza görünecektir; rolün sahibi ise Holivud’un ünlü siması Anthony Quinn olacaktır. İslâm âlimlerinin önerisi yönetmenin düşünceleriyle de paralellik arz eder. Zira o da bu kişilerin yüceliklerini gölgelememek adına yüzlerini perdeye yansıtmamayı uygun görmektedir. Sinema dilinde zor bir anlatım olmasına rağmen Mustafa Akad, bunu filminde başarıyla gerçekleştirmiştir. İslam’ın doğuşunu anlatan 1976 yılında çekilen Çağrı filminde yönetmen, özellikle Amerikan kamuoyunu dikkate alır. Böylece onlara kendi mantıkları ve dilleriyle hitap eder. Filmin bu kadar dikkat çekmesinde yaklaşımının muhakkak ki katkısı vardır. Gösterime girdiği dönemde çok sayıda kişinin Müslüman olmasına vesile olan filmin teknik problemleri vardır, lâkin Çağrı, o döneme kadar İslâm dünyasının sinema ile kendini en iyi anlatma biçimini ortaya koyar. İki yıl sonra Mustafa Akad, diğer filmi için yeni kaynak arayışına girer. Bu defa Libya’nın kapısını çalar, diğer taraftan cevap verecek isim Muammer Kaddafi’dir. İtalyanlara karşı özgürlük mücadelesi veren Libyalı lider Ömer Muhtar’ın anlatıldığı Çöl Aslanı filmi için kaynak bulması çok da zor değildir. Ne de olsa yönetmen, bir önceki çalışmasıyla başarısını ortaya koymuştur. Filmin çekimini sorunsuz atlatan Akad, dağıtım esnasında Kaddafi’den destek aldığı gerekçesiyle sıkıntı yaşar. Malî Kaynak Arayışı Sonuçsuz Kalır Mustafa Akad, zorluklara rağmen çektiği bu iki başarılı filmin ardından ne yazık ki hedeflerinden taviz verir. Kafasında İslâm tarihine ait anlatacağı birçok senaryo vardır; ama finans bulmakta sorun yaşamaktadır. Sektörün içinde varlığını sürdürebilmek adına içinde lanetlenmişliğin, cadı olgusunun ve bir nevi terörün var olduğu Halloween filmlerini çekmeye başlar. Amerika’da bir yapımcı olarak adını duyurması da daha çok bu çalışmaları ile mümkün olur; fakat Akad, yaptığı bu tarz filmlerden memnun değildir. Hatta bunları izlemek üzere sinemaya giden insanları anlamakta zorlanır. Zamanının büyük bir bölümünü bu çalışmalara ayırır; ama asıl tercihi, epik, tarihsel filmler çekmektir. Senaryosunun dahi yazıldığı bu filmlerin başında Selahaddin Eyyubi ve Haçlı Seferleri vardır. Osmanlı tarihinden de etkilenen Mustafa Akad’ın diğer bir projesi ise İstanbul’un Fethi’ni filme aktarmaktır. 1990 yılında Türkiye’ye gelen yönetmen, geniş çekim plâtoları yapıldığı takdirde çekeceği film için yeterli finansal desteği bulamaz. Yine de bu projeyi yapmak isteyen Akad, projelerini gerçekleştiremeden hayata gözlerini yumar. 11 Kasım 2005 tarihinde Ürdün’de atılan bombalarda önce kızı Rima vefat eder, ardından Akad hastanede hayata gözlerini kapar. Amerikan film sektöründe var olmayı başaran ilk, belki de tek Müslüman yönetmen de böylece ebedî istirahatına doğru yol alır. Amman’daki terör saldırısın da ağır yaralanarak vefat eden Mustafa Akad’ın ölümü kadar hazin olan ise, İslâm dünyasına bu kadar fayda sağlamış bir yönetmenin yine İslâm adına yapılan bir eylemde vefat etmesidir. Kanal 7’nin haber sitesindeki röportajdan alınmıştır. 25.04.2009 |
2 Mayıs 2009 Cumartesi
Holivud'da Bir Başınaydı:MUSTAFA AKAD
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder